Öğretmen, öğrenci, bilim insanı ve velilerimiz için özel öğretim kurumları bir hayli revaçtaydı.
Hem de uzun süredir.
Öğretmenlerimiz daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir öğrenim ortamı için kolejlerde çalışmayı öncelikli bir seçenek olarak görüyor, öğrenciler için de cazibe merkezi olarak gösteriliyordu.
Velilerimiz, özellikle de genç anne babalar için genelde tek olan çocukları için en iyi seçeneğin kolej ya da vakıf üniversitesi olduğu algısı adeta kafalara kazınmıştı.
İyi kazanmalarına rağmen, asgari hayat standartlarına razı olup tüm gelirlerini biricik çocuklarının geleceği için harcıyorlardı…
Eğitim fakültelerinin en iyi mezunları ve devlet okullarının en gözde öğretmenleri için özel okullar ve dershaneler gitmek istedikleri ilk adresti.
Devlet okullarının sürekli kan kaybetmesi nedeniyle, bu çok uzun yıllar böyle devam etti.
Şu günlerde ise tam tersi bir tablo söz konusu!
Devlet kapısı yine revaçta.
Şartlar çok daha iyi olduğu ya da eğitimde çok iyi noktaya gelindiği için mi?
Evet demek mümkün değil.
Özellerde şartlar ve dengeler öylesine bozuldu ki, kurucular da dahil memnun olan yok gibi. Onlar vergi yükünden, veliler ücretlerden öğrenciler eğitim kalitesinden, öğretmenler ise maaşlardan mustaripler.
KPSS engeli olmadan devlet okullarına geçme şansı olsa pek çoğu bir gün bile orada kalmaz. Özellerden devlete öğrenci akışı her geçen gün daha da hızlanıyor.
Vakıf üniversiteleri ve kolejlerden pek çoğu önümüzdeki yıllarda kapısına kilit vurmak zorunda kalırsa hiç şaşırtıcı olmaz!
Peki, olup bitenleri seyredecek miyiz?
“Batan batar, ayakta kalan bize yeter” mi diyeceğiz yoksa çarkların daha sağlıklı dönmesi ve tüm tarafların mutlu olması için yeni bir düzen mi getireceğiz?
Bu çok önemli konuya, hiç zaman geçirmeden, hep birlikte kafa yormalıyız!..
YÖK’ün isyanı
Vakıf üniversitelerindeki düşük ücretler sonunda YÖK’ü de isyan ettirdi. Mahkeme kararlarına uymayanlara yaptırım uygulayacağını duyurdu!
YÖK, vakıf yükseköğretim kurumlarına gönderdiği yazıyla, öğretim elemanlarına devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal “net ücret” tutarından daha az ücret ödeyemeyeceklerine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının uygulanması gerektiğini bildirdi.
Vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanlarına ödeyecekleri ücrete ilişkin “Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin net veya brüt miktarından birisini esas alabileceklerine” yönelik kararını da iptal etti.
Böylece, vakıf yükseköğretim kurumları, öğretim elemanlarına devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal net ücret tutarından daha az ücret ödeyemeyecek.
Buna göre vakıf yükseköğretim kurumları, öğretim elemanlarına bundan sonra brüt değil, net miktar üzerinden ödeme yapacak.
Bu karara rağmen öğretim elamanlarına düşük ücret verilmesi durumunda vakıf yükseköğretim kurumları hem adli bakımdan hem Yükseköğretim Kurulu nezdinde müeyyidelere maruz kalacak!..
Çok yakında öğrenim ücretlerine yönelik olarak da benzer bir karar alınırsa hiç şaşırmamak gerekir. Keşke bu noktaya gelinmeden önce uzlaşma ile ortak bir noktada buluşulsaydı.
Sorun sistemde!
Eğitim sistemimiz, on milyonlarca öğrencimizi, öğretmenimizi, velimizi adeta sınav köleleri haline getirdi.
Öğrenmeyi, kendimizi geliştirmeyi, sosyalleşmeyi, paylaşmayı unutturdu, kardeşi kardeşe, en yakın arkadaşları bile birbirine rakip yaptı!
Peki buna değdi mi?
Şu can alıcı soruyu hep birlikte bir kez daha kendimize soralım:
Eğitim ne için ve kimin için var?
Bizim için mi, sistem için mi?
Eğer iyi insan, iyi yurttaş ve karşılaştığı sorunların üstesinden gelen mutlu bireyler yetiştirmek içinse bu konuda sınıfta kaldık.
Yok eğer sınav köleleri yetiştirmek içinse çok başarılılar. Gelecek için bunu sorgulamayacağız neyi sorgulayacağız?..
Özetin özeti: Eğitim adına boşuna harcanan her saniye, her kuruş ve her türlü emek geleceğimizi çalmaktır!